Öğrenme ve Eğitim

Çoklu Zeka Kuramı – Karıştırılan İki Konu: Çoklu Zeka ve Öğrenme Stilleri

Çoklu Zeka Kuramı – Eğitimin ilerlemesine en çok katkı veren disiplin psikolojidir. Pedagoji alanında çalışma yapan bilim insanlarının neredeyse hepsi psikologdur.  Bunun en iyi örneklerinden biri psikoloji ve eğitim alanlarında önemli bir katkısı olan Howard Gardner’dır.

1981 ylında beynin sağ ve sol yarım küresinin farklı işler yaptığının ortaya çıkmasından sonra, buna paralel doğrultuda çok yeni fikirler ortaya atışmıştır. Bunlardan birisi de “Çoklu Zekâ” kuramıdır.

Çoklu Zekâ Nedir?

Çoklu zeka, Howard Gardner tarafından ortaya atılan, öğrencilerin farklı öğrenme ve bilgi edinme yollarını açıklayan bir kuramdır. Bu çoklu zeka, kelimelerin, sayıların, resimlerin ve müziğin kullanımından sosyal etkileşimlerin, iç gözlemin, fiziksel hareketin ve doğayla uyum içinde olmanın önemine kadar uzanmaktadır.

Gardner, 1983 yılında “Zihin Çerçeveleri: Çoklu Zekâ Kuramı” (Frames of Mind: The Theory of Multiple Intelligences – MI -)  adlı kitabını yayınladığında öğrenme psikolojisinde bir devrim yarattı. Çünkü o tarihe kadar, bildiğimiz standartlaştırılmış IQ, testlerle ölçülebilen tek bir zeka türü idi.

Gardner, birlikte çalışan yedi tür zeka olduğunu söyledi. Bu zeka türleri şunlardır:

  1. Sözel-dilsel (Dilbilimsel) zekâ 
  2. Mantıksal-matematiksel zekâ
  3. Bedensel-kinestetik zekâ
  4. Görsel-uzamsal zekâ 
  5. Müziksel-ritmik zekâ
  6. Kişilerarası sosyal zekâ
  7. İçsel zekâ

Daha sonra sekizinci zekâ olan “Doğacı zekâ” bunlara eklenmiştir.

En son ise, dokuzuncu bir zeka türü olduğu düşünülen Varoluşsal zeka” hâlen araştırılmaktadır. Dokuzuncu zekâya, yani, varoluşsal zekâya biyolojik bir alan bulunamadığından Gardner bu zekaya “yarım zeka” adını vermiştir. Bu zekâyı listeye daha sonra ekleyebileceklerini belirtmiştir.

ÇOKLU ZEKA HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN HER ŞEY

Gardner’e göre, her insanda bu zekâların tümü belli oranlarda bulunur. Bu farklı oranların kombinasyonları ile insanların yetenek ve yaratıcılıkları büyük farklılıklar gösterir. Sözgelimi, bir öğrencinin her zekâ türüyle ilgili ayrı ayrı güçlü veya zayıf yönleri belirlenerek veya işlenerek daha başarılı olması sağlanabilir.

Tabiidir ki, bu zekâ türlerini, eğitim öğretime entegre etmek, mevcut eğitim sistemini kökten değiştirmeyi gerektirir. Burada Gardner, psikometrik teori ve bilgiyi işleme süreçleri hakkındaki kalıpları kırarak, öğrenme ve insan yetenekleri konusunda yeni bir kavram olan “Çoklu Zekayı” (MI) eğitim psikolojisine kazandırmıştır.

Teori, geleneksel yaklaşımlara yanıt vermeyen öğrencilere ulaşmanın yollarını arayan dünyanın dört bir yanındaki K-12 eğitimcileri arasında oldukça popüler hale geldi.

Mega Mental Aritmetik - Çocuklar için Konsantrasyon ve Zeka Eğitimi

Çoklu Zeka Kuramıyla ilgili Bir Sonunun Başlangıcı

Çoklu Zeka Kuramı – Ancak zamanla, “çoklu zeka“, bir şekilde “öğrenme stilleri” kavramıyla eşanlamlı hale gelmiştir.

Howard Gardner tarafından “Çoklu Zeka” kavramını geliştirmesinin üzerinden 38 yıl geçti. Gardner, çoklu zeka fikrine gösterilen ilgiden ve teorisinin dünyanın dört bir yanındaki okullarda, müzelerde ve işyerlerinde nasıl kullanılmasından memnun kaldı.

Ancak beklenmedik bir şekilde, Gardner’in başı teorisiyle alakası olmayan bir başka teoriyle derde girdi. Nasıl oldu da çoklu zeka, birden ortaya çıkan bir kavram olan öğrenme stilleri ile ilişkilendirildi?

Gardner, teorisinin öğrenme stilleri olarak sunulmasından rahatsız oldu. Hatta, bu ilişkilendirmeyi yapanların niyetinin bir tür suikast olduğunu ileri sürdü. Daha da ilerisi için, kendi teorisini saf dışı bırakmayı amaçladığı şeklinde de yorum yaptı.

Gardner bunu şekilde özetledi:

“Benim değer verdiğim kişiler de dahil olmak üzere, birçok insan ‘öğrenme stilleri’ ni çoklu zeka ile ilişkilendirip beni takdir ettiklerini sanıyorlardı. Bir kısmının ise “çoklu zeka”yı, ‘öğrenme stilleri’ üzerinden çökertme eğilimi içinde olduklarını gördüm. Şimdi benim bu yanlışı düzeltmem gerekir.” diyordu.

Gardner, çoklu zekanın, öğrenme stilleri olmadığını her fırsatta açıklamaya çalıştıysa da, bu ilişkiyi halâ tam olarak kırabildiği söylenemez.

Çoklu Zeka Teorisi Öğrenme Stillerinden Neden Farklıdır?

Çoklu Zeka Kuramı – Gardner teorisini kendi web sitesinde şu şekilde ifade ediyordu:

Önce “Çoklu Zeka” (MI) hakkında bir şeyler söyleyeyim:

İnsan kapasitesinin beyinde nasıl temsil edildiğinin incelenmesi de dahil olmak üzere çeşitli disiplinlerdeki araştırmalara dayanarak, her birimizin “çoklu zeka” olarak adlandırılabilecek bir dizi, nispeten bağımsız, zihinsel yeteneklere sahip olduğu fikrini geliştirdim.

Temel fikir oldukça basittir. Eski anlayışta, tek bir zekaya (IQ) olan inanç şuna benziyordu: Biz, tek bir merkezden yönetilen çok amaçlı bir bilgisayar gibiyiz ve yaşamın her bölümünde, her durumda performansımızın bu merkezden belirlendiğini düşünüyorduk.

Oysa bunun tersine, çoklu zeka, bir dizi özerk bilgisayarımız olduğunu varsayar; tek merkez yerine çok merkezliliği avunur; mesela, bunlardan biri dil bilgisini, başka biri uzamsal bilgiyi, başka bir müzik bilgisini, diğer biri sosyal ve insanlar hakkında bilgiyi vb. hesaplar ve yönetir. İnsanların 7 ila 10 farklı zekaya sahip olduğunu tahmin ediyorum.

Çoklu zeka tamamen farklı ve yeni bir yöntemdir. Burada öne sürdüğümüz makul fikir, tüm çocukların (aslında hepimizin) kendine özgü zihinleri ve kişilikleri olduğudur.

Buna göre, öğrenciler hakkında bilgi edinmek ve onları uygun, değer verdikleri ve her şeyden önce, etkili olan şekillerde öğretmek ve beslemek mantıklıdır.” – Howard Gardner

Çoklu Zekâ, Öğrenme Stillerinden Neden Farklıdır?

Çoklu Zeka Kuramı –Gardner, çoklu zeka hakkında konuşulup yazılmadan önce bile, eğitim çevrelerinde ‘öğrenme stilleri’ kavramı konuşuluyordu.” diyor. Bu yanlış ilişkilendirme konusunda sözünü iki problem üzerinden şöyle sürdürüyor:

Problem #1. Öğrenme stilleri” kavramının kendisi tutarlı değildir. Bu terimi kullananlar, bir stilin kriterlerini, stillerin nereden geldiğini, nasıl tanındığını / değerlendirildiğini / istismar edildiğini tanımlayamazlar.

Mesela, Johnny’ nin ‘dürtüsel’ bir öğrenme stiline sahip olduğu söylense, bu Johnny’ nin her konuda “dürtüsel” olarak mı öğrendiği anlamına geliyor? Sonra, bunu nasıl biliyoruz? Bu, öğretimle ilgili ne anlama geliyor?

O halde çocuğa, “Dürtüsel olarak” mı öğretmeliyiz yoksa “düşünerek öğreterek mi?” “Sağ beyinli” veya “görsel” veya “dokunsal” bir öğrenme stiline ne dersiniz?

Dikkat ederseniz, öğrenme stilleri fiziksel organlarımızın, Görsel (Göz) İşitsel (Kulak) ve Dokunsal (Ten) devrede olduğunu varsayarak bir stil öne sürüyor. Oysa Çoklu Zeka, 7 öğrenme alanıyla tamamen beyin fonksiyonları üzerinden bir yorum getiriyor.

Problem #2. Araştırmacılar öğrenme stillerini belirlemeye, bu şekilde öğretmeye ve sonuçları incelemeye çalıştıklarında, öğrenme stili analizinin “herkese uyan tek bir yaklaşım”ın daha etkili sonuçlar ürettiğine dair ikna edici kanıtlar yoktur.

mi

Gardner, bu iki problemin çözümüyle ilgili olarak düşüncelerini şu şekilde analiz etmektedir:

Önce sözcüksel alanı çözümleyelim:

Zekâ

Hepimiz çoklu zekâya sahibiz. Ancak güçlü bir zekâ olarak, kişinin hatırı sayılır bir hesaplama gücüne sahip olduğu bir alanı ayırıyoruz. Uzamsal düşünme içeren bir oyunda düzenli olarak kazanma yeteneğiniz güçlü bir uzamsal zekaya işaret eder. Mesela, birkaç ay, sadece ‘anadilin konuşulduğu ülkeye’ gittikten sonra, yabancı dili iyi bir düzeyde konuşma beceriniz, güçlü bir dilsel zekaya sahip olduğunuzu işaret eder.

Stil veya Öğrenme Stili

Stil, bir bireyin çeşitli materyallere nasıl yaklaştığına dair bir hipotezdir. Bir bireyin “yansıtıcı bir tarzı” varsa, tüm malzemeler hakkında yansıtıcı olduğu varsayılır. Yazıdaki derinlemesine düşünmenin, kişinin başkalarıyla etkileşiminde zorunlu olarak yansıtıcılığa işaret ettiğini varsayamayız. Ancak derinlemesine düşünme genel olarak elde edilirse, eğitimciler bu stili ciddiye almalıdır.

Duyular

Bazen insanlar “görsel” bir öğrenen veya “işitsel” bir öğrenen hakkında konuşurlar. Bunun anlamı, bazı insanların gözleriyle, bazılarının ise kulaklarıyla öğrenmesidir.

Bu kavramlar tutarsızdır.

Hem çoklu zekadan biri olan uzamsal bilgi, hem de öğrenme stillerinden biri olan görsel öğrenmede okuma, gözlerle gerçekleşir; oysa bunlar tamamen farklı bilişsel yeteneklerden yararlanırlar.

Benzer şekilde, hem müzik hem de konuşma kulakları harekete geçirir; ancak yine bunlar tamamen farklı bilişsel yetilerdir. 

Bu gerçeği kabul eden zekâ kavramı, dilbilimsel veya uzamsal bilginin beyne nasıl ulaştığına (hangi organlarla ulaştığına) odaklanmaz; gözler, kulaklar, eller, fark etmez. Burada etkili olan öğrenmeye aracı organlar değil, edinilmiş bilgiyi duyusal bilgiye göre işleyen zekadır.

Bu ayrımlar sonuçtur. Buradaki amacım bir psikoloji, fizyoloji veya fizik dersi vermek değil, kendimizi kandırmamamız ve en önemlisi çocuklarımızı kısa sürede neden değiştiremediğimizdir.

Buna karşılık, insanların bir dizi zekâya sahip olduğuna ve bir zekadaki gücün (veya zayıflığın) başka bir zekadaki gücü (veya zayıflığı) öngörmediğine dair güçlü kanıtlar vardır. Yani bir zeka türünün varlığı veya güçlü olması diğer zeka türlerinin yokluğunu veya güçlü olmasını da gerektirmez.

Hepimiz farklı zekâ profilleri sergiliyoruz. Kendi zekâmızı değerlendirmenin sağduyulu yolları vardır. Çoklu zekâ ölçen bir ölçme aracıyla hangi zekâ türlerinizin baskın olduğuna ilişkin test yaptırabilirsiniz.

omega

Sonra, öğretmenler, ebeveynler veya öz değerlendiriciler olarak, bu bilgiden, çocuğumuz için, en iyi şekilde nasıl yararlanacağımıza karar verebiliriz.

Çoklu zeka konusunda eğitimciler için üç temel ders çıkarıyorum:

1- Öğretiminizi olabildiğince kişiselleştirin:

“Herkese tek tip kalıp” yerine, her öğrenci hakkında olabildiğince çok şey öğrenin; her bir öğrencinin kendini rahat ve etkili bir şekilde öğreneceği yollarla öğretin. Elbette ‘kişiselleştirme’ uygulaması daha küçük sınıflarda daha kolay görünse de, üst sınıflarda da uygulanması kolaydır.

2- Öğretiminizi çoğullaştırın. 

Konuyu işlerken öğrenme-öğretme materyallerini, araç ve gereçleri tek bir yolla değil, çeşitli tekniklerle sunun. Örneğin, öğretilecek konuya uygun olacak şekilde hikayeler anlatın, sanat eserleri gösterin, diyagramlar çizin, drama veya rol yapma uygulamalarıyla sunun. Bu sayede farklı şekillerde öğrenen öğrencilere ulaşabilirsiniz. Ayrıca, malzemeleri çeşitli şekillerde sunarak, bir şeyi iyi anlamanın ne anlama geldiğini aktarmış olursunuz. Yalnızca tek bir araçla öğretirseniz, kendi anlayışınız muhtemelen zayıf olacaktır.

3- “Stiller” terimini bırakın

Başkalarının kafasını karıştıracak ve ne size ne de öğrencilerinize yardımcı olmayacak olan bu tür içi boş sözcükleri bırakın.

Özet

Özetle, gördüğünüz gibi; Gardner, öğrencilerinize sunduğunuz eğitim-öğretimde özetle 2 anahtar kelime üzerinden tavsiyede bulunuyor:

1- Her öğrenciyi bağımsız bir şekilde ele alın ve onun öğrenmesini ona özgü hale getirin, yani kişiselleştirin.

2- Öğretme yöntemlerinizi, farklı içerik, farklı yöntem, farklı araç ve gereçler, farklı enstrümanlarla çoğullaştırın.

Melik DUYAR

www.MrMemory.com
Başa dön tuşu