Beyin Gücü

Yaşlanan Beyin – Biyolojik Yaşla Birlikte Beyin de Yaşlanır mı?

Yaşlanan Beyin – Yaşlanmak bazı nedenlerden dolayı güzel olsa da, gençliğinizden getirdiğiniz fiziksel dinamizm açısından hiç de parlak bir dönem değildir; kan dolaşımı zayıflamış, vücut organları özellikle hoyratça kullanılma nedeniyle sorunlar çıkarmaya başlamış, beden, yıllar içinde pörsümüştür. Gençlikten tasarruf ettiğinizi sandığınız hareketsizliğin sonucu olarak yaşlılıkta bastona mahkum olabilirsiniz.

Özetle, yaşlandıkça beyazlaşan saçlar, kırışan cilt yanında bir de beynimizi merak edelim; bakalım o da yaşlanıyor mu?

Cevap: Evet beynimiz de yaşlanıyor; ancak beynimizde meydana gelen değişiklikler vücudumuzdaki değişime göre daha az belirgindir.

Son zamanlarda fareler üzerinde yapılan bir çalışmada beyindeki bazı hücrelerin tıpkı kas ve eklemler gibi sertleşebildiği belirlendi. Bu veri, yaşlandıkça beynimizin değişmesinin birçok habercisinden biri olarak değerlendirildi. Hafıza ve bilişsel yeteneklerdeki düşüşler yanında, beyin hücrelerine ve beyin kimyasına, pek çok mikroskobik değişikliklere maruz kalmaya kadar, tüm bu olumsuz değişimler, yaşlanmanın beyinde oluşturduğu zayıflamalar olarak görüldü.

Yaşlandıkça beyinde meydana gelen değişiklikleri 6 farklı değişim üzerinden okuyalım:

1-) Beyindeki Bilişsel Değişiklikler

Yaşlanan Beyin – Yaşlanma sürecinde bilişsel yeteneklerde ince değişiklikler görülür. Eğer gençliğinizde beyninizi etkin kullanarak nöron zengini olmuşsanız, yaşlılıktan bunları harcasanız da fakir düşmezsiniz. Ama nöron yönünden zengin olamadıysanız, yaşlandıkça daha da fakirleşeceksiniz.

Beyin “Kullanırsan çoğalır, kullanmazsan kaybolur” (Use it, or loose it!)  çarkı şeklinde çalışır.

Eh, kullanılmayan nöronlar da ölünce artık yeni bilgiyi kayıt etmede zorluk yaşarsınız. Yeni kayıtlar yapamazsınız. İsimleri ve sayıları hafızamızda tutmak için ter içinde kalırız. Yaşam olaylarını kayıt altına alan otobiyografik belleğiniz zayıflar. Tek iyi haber, kas-motor becerileriniz; araç sürmek, bir müzik aletini kullanmak, el ve kol kaslarıyla yapılan işlerde, yani günlük kullanıma dayalı işlemsel (prosedürel) bellek kendini korumaya devam eder.

En büyük darbeyi kullanılmadığı için plastisitesi kaybolmuş beynin, yani her gün ölüme mahkum edilen beyin hücrelerinin ölümüyle fonksiyonlarını teker teker kaybeden “Working Memory” adını verdiğimiz “Çalışan Hafıza” zarar görür.

Telefon numarasını hatırlayamamak, şifreleri unutmak, kişi Alzheimer değilse, daha kötüsü evin yolunu unutmak gibi bir sürü akılda tutulması gereken hücreler her gün biraz daha ölür ve yenisi de yaratılmaz.

Bazı araştırmalar, bu konudaki belleğin 30 yaşında düşüşe geçtiğini öne sürüyor. Çalışan bellek, depolanmış bilgiden ziyade yeni bilgilerin hızlı işlenmesine bağlıdır. Bu tür akıcı zekanın işlem hızı ve problem çözme gibi diğer yönleri de yaşla birlikte azalır.

Bardağın dolu tarafında ise iyi haberlerimiz var:

30 yaşından sonra her şey yokuş aşağı gitmez; yani o kadar da değil, demek istiyorum. Bilişsel yeteneklerin bazıları orta yaşta gelişir. Son 50 yılda binlerce yetişkinin bilişsel yeteneklerini izleyen Seattle Boylamsal Çalışması, insanların sözel yetenek testlerinde gerçekten daha iyi performans gösterdiğini buldu. Uzamsal akıl yürütme, matematik ve orta yaşta soyut akıl yürütme, genç yetişkinlerde olduğundan daha fazla olduğunu buldular.

Her ne kadar “Yaşlı bir köpeğe yeni numaralar öğretemezsiniz” dense de aksine, hayatımız boyunca öğrenebileceğimize ve öğrenebileceğimize dair artan kanıtlar var. Buna tecrübe diyoruz. Nörobilimciler, yaşlandıkça kazanılan tecrübeler üzerinden beynimizin nispeten “plastik” (Beynin Nöroplastisite etkisi) kaldığını söylüyorlar. Bu da yeni zorluklara ve görevlere uyum sağlamak için sinirsel bağlantıları yeniden yönlendirebilecekleri anlamına geliyor.

2-) Beyindeki Fiziksel Değişiklikler

Yaşlanan Beyin – Bilişsel yetenekteki tüm bu değişiklikler, beynin yapısındaki ve kimyasındaki değişiklikleri yansıtır. Orta yaşa girerken, beynimiz ince ama ölçülebilir şekillerde değişir. Beynin genel hacmi 30’lu veya 40’lı yaşlarımızda küçülmeye başlar ve küçülme oranı 60 yaş civarında artar.

Ancak, hacim kaybı beynin her yerinde aynı değildir; bazı alanlar diğer alanlardan daha fazla ve daha hızlı küçülür. Prefrontal korteks, beyincik ve hipokampus , ileri yaşta kötüleşen en büyük kayıpları gösterir.

Nöron hücre gövdelerini içeren beynin buruşuk dış tabakası olan serebral korteks de yaşlandıkça incelir. Kortikal incelme hacim kaybına benzer bir kalıp izler ve özellikle frontal loblarda ve temporal lobların bölümlerinde belirgindir.

Yaşla birlikte dramatik değişiklikleri yaşayan beyin bölgeleri de ergenlik döneminde en son olgunlaşan bölgeler arasındadır. Bu, bilim adamlarının beyin yaşlanması için “son giren ilk çıkar” teorisini önermelerine yol açtı; yani beynin gelişen son kısımları ilk bozulan kısımlarıdır. Beynin uzun mesafeli liflerinin geliştirilecek ilki, korteksi beynin alt kısımlarına ve omuriliğe bağlayan projeksiyon lifleridir. Tek bir beyin yarım küredeki dağınık alanları birbirine bağlayan lifler ki, bunlara “Birleştirici lifler” (Association lifleri) olarak adlandırılır; olgunluğa en son ulaşanlardır ve yaşla birlikte en dik fonksiyonel düşüşleri gösterirler.

3-) Beyinde Nöronal Değişiklikler

Yaşlanan Beyin – Bireysel nöron seviyesindeki değişiklikler, yaşlanan beynin küçülmesine ve kortikal incelmesine katkıda bulunur. Nöronlar küçülür, dendritlerini geri çeker ve aksonları saran yağlı miyelin bozulur. Beyin hücreleri arasındaki bağlantıların veya sinapsların sayısı da düşer, bu da öğrenmeyi ve hafızayı etkileyebilir.

Sinaptik değişiklikler seçici ve ince olmasına rağmen, bilişsel gerileme üzerindeki etkilerinin yapısal ve kimyasal değişikliklerin etkilerinden daha büyük olduğuna inanılmaktadır. Bilim adamları, prefrontal korteks ve hipokampusta, diğer nöronlardan sinyal alan sinir hücrelerinin dallı uzantıları olan dendritlerde değişiklikler gözlemlediler. Yaşla birlikte dendritler küçülür, dalları daha az karmaşık hale gelir ve kimyasal sinyalleri alan küçük çıkıntılar olan dendritik dikenleri kaybederler.

Yeni nöronların oluşumu, yaşa bağlı nörogenez adı verilen bir süreçle birlikte azalır. Bilim insanları bir zamanlar nörojenezin doğumdan sonra durduğunu düşünmelerine rağmen, şimdi iki beyin bölgesinin yaşam boyunca yeni nöronlar eklemeye devam ettiğini biliyoruz.

Ve hayatın ilerleyen dönemlerinde yeni nöronlar ortaya çıksa bile, bilim adamları bunların köklü beyin ağlarına entegre olup olamayacaklarını veya bilişi etkileyip etkilemeyeceklerini bilmiyorlar. Yine de, farelerde yapılan çalışmalar, düzenli egzersiz gibi; sinir kök hücrelerinden, sinir sistemi hücrelerinin yani nöronların üretilme süreci olan  nörojeneziyi artırma stratejilerinin bilişsel işlevi iyileştirebileceğini bulmuştur.

4-) Beyinde Kimyasal Değişimler

Yaşlanan Beyin – Yaşlandıkça, beynin daha az dopamin sentezlediğini ve nörotransmitteri bağlayan daha az reseptör oluştuğu belirtilmiştir.

Bir çalışmada, hafif bilişsel bozukluğu olan 60 ve 70 yaşındakilerin beyinlerinde daha az serotonin olduğu bulundu ve araştırmacılar, serotonin seviyelerini manipüle etmenin hafıza kaybını önlemeye ve tedavi etmeye yardımcı olup olmayacağını merak ettiler.

Beynimiz yaşlanma sürecinde sayısız değişikliğe uğrar. Ancak bilim adamları, sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemenin bu değişikliklerin olumsuz sonuçlarını nasıl geciktirebileceğini veya en aza indirebileceğini her gün öğreniyorlar.

5-) Odaklanma Sorununa Bağlı Değişimler

Yaşlanan Beyin – Dikkat gecikmeleri, yalnızca bilginin belleğe kodlanması sırasında ortaya çıkan bir sorun değildir. Gelecekte bir şey yapmayı hatırlama yeteneği olarak tanımlanan “İleriye dönük bellek” örneğinde görüldüğü gibi, geri alma faktörleri de bir rol oynayabilir.

Yaşla birlikte unutkanlığın artmasında ve çalışılan bir konuya odaklanamama daha belirgindir. Daha yaşlı yetişkinler bir odaya girdiklerinden veya bir lafı dolandırırken mevzudan koptuklarında da benzer şekilde beynin odaklanma merkezlerinde bir problem olduğu anlamına gelir.

Burada yaşlandıkça daha fala not tutma hatırlatıcı kullanma, ajanda takip etme gibi odaklanmayı etkin hale getirecek dış faktörlerden yararlanmak olasıdır. Akşam 8’de ilaç alma rutininizi hatırlamanız için ilaçları mutfakta göze çarpan bir yere bırakın. Dışarıda bir şeyler alacaksanız veya yapacaksanız bir yapılacaklar listesi hazırlayın

6-) Yaşlanmayı Durduramasanız da Geciktirebilirsiniz 

Yaşlanan Beyin – Yukarıdaki beş temel yaklaşımla birlikte alternatif tıbbı kullanmak da etkili olabilir. Her ne kadar bilimsellik açısından itiraz görse de beyin gücünü artırabilecek, yaşlanmaya meydan okuyan gıdalar, bitkisel ilaçlar ve diyet takviyelerini de yabana atmamak gerekir. Ancak tamamen buna bağlı da kalmak doğru olmayabilir. Çünkü ticari bir alana girdiği için her kafadan bir ses çıkma eğilimi vardır.

İnternet ve popüler medya, omega-3 yağ asitleri bakımından zengin gıdaların (yağlı balıklar gibi) hafıza için faydalı olabileceği ve hatta bunama geliştirme riskini azaltabileceği yönünde önerilerle dolup taşıyor.

Yaşlandıkça hafızanızdan en iyi şekilde yararlanmanız için tavsiyem sağlıklı ve dengeli beslenmenizdir. Bol miktarda fiziksel egzersiz yapın ve düzenli olarak iyi bir gece uykusu çekin. Bu faktörlerin üçü de bilgiyi hatırlama yeteneğinin artmasına katkı verecektir.

Sosyal hayatınızı mümkün olduğunca zengin ve çeşitli tutmak, hobiler ve diğer entelektüel uğraşlarla meşgul olmak yaşlı beyni için çok önemlidir. Bu, özellikle günlük rutinlerin nispeten değişmediği ve bilişsel uyarı için fırsatların sınırlı olabileceği yaşlı yetişkinler için önemlidir. Kanıtlar, bu tür yaşam tarzı faktörlerindeki geliştirmelerin hafıza gibi bilişsel işlevler üzerinde bir etkisi olabileceğini ve belki de bunamaya karşı koruyucu bir etkiye sahip olabileceğini düşündürmektedir.

Gevşeme ve pozitif düşünme rejimleri de önemli olabilir: daha sonraki yaşamda daha yaygın hale gelebilecek stres ve depresyon, genellikle öğrenme ve hafızayı ciddi şekilde etkiler.

Sonuç: Psikolojinizi Bozmayın!

Yaşlanan Beyin – Kanıtlar, unutkan yaşlı insan klişesinin kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet haline gelebileceğini ve yaşlı yetişkinlerin hafıza testlerinde daha kötü performans göstermesine yol açabileceğini gösteriyor.

“Ne yapayım; yaşlandık!” deyip eleğini duvara asanlar özellikle dikkat etmelidir; filmin sonunu kendiniz hazırlıyor olabilirsiniz.

Bunun yerine, hafızanın bilimsel kanıtlarla ortaya çıkardığı ve bir kısmını yukarıda saydığımız önlemlere odaklanmalıyız. Yaşlanmaya nispeten dirençli olan bilişsel yeteneklerden yararlanarak, yaşlı yetişkinlerin anılarından en iyi şekilde yararlanmaları için etkili stratejiler geliştirmeleri mümkün olabilir.

Başa dön tuşu