Kişisel Gelişim

Mükemmeliyetçilik Nedir – İçsel Güvensizliğin Maskesini 7 Hamlede Çıkarın

Mükemmeliyetçilik Nedir – Bir dostum vardı; aşırı hassas, aşırı titizdi. “Aşırı” derken mübalağa yapmıyorum; hiç kimsenin elinden yemek yemez, hiç kimsenin yaptığı işi de beğenmezdi. Öte yandan kendini de beğenmez ve daha iyisini yapacağım diye aldığı bir işi bitirmezdi. Çünkü ona göre hiçbir şey tam olmamıştı. Öylesine hassastı ki, “Green Mile” (Yeşil Yol) filmindeki “Mübarek” zenci oyuncu John Coffey rolündeki Michael Clarke Duncan gibiydi; kötülükleri fark eden, rahatsız olan ve müdahale etme ihtiyacı duyan tam bir paratoner kişilikti. Ayrıca hata yapmaktan aşırı korkar, hata yaparım diyerek, hiçbir işi de üstlenmek istemezdi.

Sizin de hata yapma korkunuz var mı?

Başkalarının hakkınızda ne düşündüğünü kafaya takıyor musunuz?

Endişeli bir tip misiniz?

Kısacası; siz de mükemmeliyetçi misiniz?

Eğer cevabınız “evet” ise bu yazıyı okuyun ve normalleşmeniz için bazı tavsiyelerde bulunacağım.

Mükemmeliyetçilik nedir?

Wikiye göre mükemmeliyetçilik, Psikolojide, bir kişinin kusursuzluk ve mükemmel olmak için çabalama kaygısı ile karakterize edilen, kendi öz değerlendirmesini yapmak yerine başkalarının kendisini değerlendirmeleriyle ilgili kaygılarının öne çıktığı bir kişilik tarzıdır.

Mükemmeliyetçilik, genellikle içsel güvensizliğin bir maskesidir. Aynı zamanda benlik saygısının bir numaralı yok edicisidir. Mükemmeliyetçilik, kendi dünyanızda sevgi ve kabulü hak etmek için mükemmel olmanız gerektiğine dair, temel bir inançtan kaynaklanır.

Anadolu’da eş beğenmeyen ve evlenemeyen insanlar için kullanılan şöyle bir laf vardır: “Üzümün çöpü, armudun sapı var.” Yani her şeye bir kulp takıp onu-bunu beğenmemek, beğenilmemekten korktuğu için de karar vermesi gereken işleri ve davranışları yapmayı ertelemektir.  “El alem ne der!” diyerek “kendi hayatını yaşamaktan mahrum kalma” durumudur.

Gördüğünüz gibi, mükemmeli aramak öz kişiliği sarsan hatta yok eden bir davranış biçimidir.

İnsan işinde en iyisi olmak ister. Beğenilmek arzu eder. Takdir edilmek ve alkışlanmak istemesi doğaldır. Peki, her zaman ve her işte bu mümkün müdür? İşte problem burada başlıyor: Mükemmeliyetçilik beğenilmeme korkusunun kabusa dönüştüğü noktadır. Sınırı geçmektir. Başkasının gözünden kendini durmaksızın eleştirmektir.

Böyle bir mükemmeliyetçilik sizce de makbul müdür?

Kendinizi olduğunuz gibi kabul etmek yerine, başkalarının kabulü üzerinden bir hayat sürmek ne kadar doğrudur?

O halde gelin; çerçevesini çizdiğimiz mükemmeliyetçiliği bırakıp normal seyrinde yaşanılan, doğal ve fıtri mükemmeliyetçiliği yaşayalım.

İşte size önerilerim:

1-) Kendinizi Başkalarıyla Karşılaştırmaktan Vazgeçin

Mükemmeliyetçilik Nedir – Birinci adım, kendiniz başkalarıyla asla mukayese etmeyin. Hiç kimse, bu hayatta kimsenin rakibi değildir. Yediğimiz yemeklerin yutkunduğu boğaz ve hazmedildiği mide herkeste ayrıdır.

Şunu ölçüt olarak alabilirsiniz:

Mükemmeliyetçiliği bıraktığınızın ölçütü, kendi içsel düşüncelerinizi, hislerinizi ve eylemlerinizi başkalarının dışsal yani nasıl göründükleri ile karşılaştırmayı bıraktığınızda başlamış olur.

Bu dünya hayatında hiç kimse mükemmel değildir. Bu anlamdaki meşhur İngilizce deyimi ezberlemiş olmalısınız: Nobody is perfect! Mükemmel insan yoktur, ama farlı özelliklerde olan insanlar vardır. Herkes her alanda da mükemmel olamaz; mükemmel olduğu bir-iki alan vardır. Toplum dediğimiz olgu da zaten bu değil midir: İnsanlar eksiklerini toplumda tamamlarlar.

2-) Onaylanma İhtiyacını Bırakın

Küçük kızım okul yıllarında, sınıfta kendisini sevmeyen arkadaşları olduğu için okula gitmek istemezdi. Oysa herkesin onu sevmesine ihtiyacı yoktu; gerek de yoktu. Gel gör ki, çocuk bunu anlamıyordu; hayatın sert yumruklarını yemeden önce anlamıştı. Bazı megaloman tipler ancak onay bekler. Politikacılar gibi, yalanlarına alkış bekleyen tiplerdir onlar.

Bu nedenle mükemmeliyetçi iseniz, insanların onaylamamasının sorun olmadığını bilmek gerek. İnsanlar beni sevsin deme hakkımız yoktur. Korkunuz ister geçmiş bir deneyimden kaynaklansın, ister hayali bir gelecekten gelsin, onaylanma duygusu hayattan keyif almanızı ve sağlıklı riskler almanızı engeller.

Onaylanma ihtiyacından vazgeçin. Başkalarının eylemlerinizi nasıl algılayacağı konusunda endişelenmek yerine, sizin için neyin iyi olduğuna göre seçimler yapmak anlamına gelir. Maneviyatınızı güçlü tutun; sizi seven ve onaylayan bir Rabbiniz olduğunu düşünün! Hakkın rızasını halkın rızasından üstün tutun. Rahat edersiniz.

3-) “Hatasız Kul Olmaz” Gerçeğini Kabul Edelim

Mükemmeliyetçilik Nedir – Ne diyordu Orhan Gencebay bir şarkısında Allah’a yalvararak:

Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni
Dermansız dert olmaz, dermana sal beni
Kaybettim kendimi, ne olur bul beni
Yoruldum halim yok, sen gel de al beni.

Feryada gücüm yok, feryatsız duy beni
Sevenlerin aşkına, ne olur sev beni
Sev beni…

Mükemmeliyetçilik kendine zarar veren bir davranıştır. Normal olmak, hatalarımızla insan olmanın farkına varmaktır.

Bu, hayattan kaçmak yerine tüm iniş çıkışları ile hayatın içinde yer almaktır. Büyüklük hataları kabul etmek ve kuldan ve Allah’tan özür dileme erdemine ulaşabilmektir.

4-) Kontrol İhtiyacını Bırakın

Mükemmeliyetçilik Nedir – İnsanın sosyal kişisel ve hayatta iki alanı vardır: Biri “etki alanı”, diğeri “yetki alanı”dır. Yetki alanı sorumluluk alanımızdır; ancak etki alanımız davranışlarımızın etkilediği kesimi ifade eder. Bazen üzerinde hiçbir yetkiniz olmayan işlerde kahrolursunuz. Oysa sizin yetki alanınızda değildi. Ancak etkileniyorsunuz. Etkiyi olması gereken miktarda tutmak için kntrol mekanizmasını çalıştırmak yerinde olur.

Vazgeçmek olanları umursamamak anlamına gelmez. Çünkü insan sosyal varlıktır ve etki alanından etkilenir. Bunun yerine, ne olduğunu kabul etmek ve panik yerine mantıklı bir yerden cevap vermek için duygularınızdan geri adım atmak demektir.

5-) Sonuç Odaklı Olmayın

Mükemmeliyetçilik Nedir – İnsan süreç odaklı yaşamalıdır. Elinden gelenin en iyisini yapmalı, sonuçta ne olacağının bir önemi yoktur. Gayret takdir edilmelidir; sonuçlar değil. Zaten olan biten her şeyi kontrol edemezsiniz. Böyle kontrol başa beladır, rahatsız olursunuz.

6-) Kendinize Kahretmeyin 

“Ben zaten kötü biriyim!” gibi sözler duymuş olabilirsiniz. Belki siz de bazen kendinize haksızlık yaparak, kötülüyorsunuz. Oysa sosyal hayatta davranışlarımızı etkileyen çok sayıda faktör var. Bunların çoğu sizin etki-yetki alanınız dışındadır. Burada mükemmeliyetçilik davranışı göstermek tam bir delilik olur. Çünkü yalnız değilsiniz. Mükemmeliyetçi tiplere bakın; çoğu yalnızdır; mükemmeliyetçilik yalnız olmayı da gerektirir. Ama sosyal yapıdaki bir insan mükemmeliyetçi olamaz, olmamalıdır da.

O halde kendinize şefkat gösterin. Her kusurunuzdan yıkım çıkarmayın. İnsanları umursayın ama omzunuzda gezdirmeyin.

O halde Mevlana gibi diyelim:

Ya olduğun gibi görün,

Ta göründüğün gibi ol!

Ya da Yunus Emre gibi düşünün:

Yaradanı Severim,

Yaradandan ötürü

7-) Hayat Seri Üretim Gibidir.

Mükemmeliyetçilik Nedir – Hayatı bir seri imalat yapan fabrika gibi düşünün. Üretim hattında fireler olacaktır. Hurdalar da olacaktır. Ancak bunlar % 10’u geçmemelidir. Bir fire veya bir hurda yüzünden imalatı durdurmak ne kadar akıllıcadır?

Yaratıcılık üretim arttıkça olur. Hatalar ve kusurlar da  süreci ve ürünü iyileştirmek için vardır. Eğer böyle görmezseniz “Hiç hata yapmayan hiçbir iş yapamayandır” kuralındakine dönüşür. Yani, yaratıcılık yok olur. Sanat yapmakla olur; konuşmakla değil.

Mükemmeliyetçiliği bırakmak, vazgeçmek anlamına gelmez; bunun yerine, yaratıcılığınızın tüm eşsiz ihtişamıyla çiçek açmasına izin vermenin ilk adımıdır! Hatta erteleme hastalığından kurtulmak için de mükemmeliyetçiliği bırakmak gerekir.

Sonuç: Mükemmeliyetçilik Maskesini Atın

Mükemmeliyetçilik Nedir – Gelin, mükemmeliyetçiliği bırakın. Eylemlerinizi başarılarınızdan ayırın. Koşulsuz sevgi ve koşulsuz kabule inanın ve uygulayın. Hata yaptığınızda da kendinizi kabul edin. Böylece benlik saygı katsayınız o kadar yüksek olur.

Bu konuda kimse yalnız değildir. Mükemmeliyetçilikten vazgeçmek zaman, sabır ve çaba gerektirir. Sahip olduğun değerleri överken “Tevazu” göstermek erdemdir; ama o değerleri inkar edip sınırı aşarsan bu defa da “nankörlük” olur.

Hayat bir dengedir; normal olmak için dengeli olmalıyız.

Başa dön tuşu