Tevekkül – Zamanımızın insanı her şeyi kontrol etmek ister: takvimini, bedenini, ilişkilerini, hatta kaderini. Ancak modern dünyanın bu “mutlak kontrol” arzusu, paradoksal biçimde insanı daha kaygılı, yorgun ve tükenmiş hâle getiriyor. Tam da burada kadim bir kavram, yeniden anlam kazanıyor: Tevekkül.
Tevekkül, çoğu zaman yanlış anlaşıldığı gibi “hiçbir şey yapmadan beklemek” değildir.
Tam tersine, insanın elinden geleni yapıp, sonucu bir üst bilince, İlahi kudrete bırakmasıdır.
Bu, pasif bir teslimiyet değil; aktif bir ruhsal özgürleşme eylemidir.
1. Kontrol İllüzyonu: Modern Zihnin Yeni Putu
Psikoloji literatüründe control illusion (kontrol yanılsaması), bireyin hayatındaki olayları olduğundan fazla kontrol ettiğine inanması olarak tanımlanır.
Bu inanç kısa vadede güven verse de, uzun vadede derin bir kaygı üretir.
Çünkü insan, evrenin tüm değişkenlerini kontrol edemez.
Modern birey bu gerçeği unutmuştur.
Akıllı telefonlar, algoritmalar, kişisel planlayıcılar bize sahte bir “hâkimiyet hissi” verir.
Ama hayatın kendisi, her gün sessizce fısıldar:
“Sen kontrol etmiyorsun; sen akışın bir parçasısın.”
2. Tevekkülün Hakikati: Çabanın Ardındaki Sükûnet
İslamî düşüncede tevekkül, iki denge noktasının buluştuğu yerdir:
-
Sebebe sarılmak: Akıl ve iradeyle çabalamak,
-
Sonucu Allah’a bırakmak: Kalbi yükten kurtarmak.
Bediüzzaman, tevekkülü şöyle tarif eder:
“Tevekkül eden, vazifesini yapar; neticeyi Allah’a bırakır. Vazifesini yapmayıp neticeyi bekleyen tembeldir.”
Bu anlayış, modern psikolojideki letting go (bırakma) pratiğiyle şaşırtıcı bir paralellik taşır.
Çünkü her ikisi de insanın kontrolü dışındaki unsurları kabullenmesiyle başlar.
Tevekkül, zihni değil kalbi ikna eden bir farkındalıktır.
3. Nörobilim Perspektifi: Beynin Teslimiyet Anları
Nörolojik araştırmalar, “kontrol edemediği” bir durumda insan beyninin iki farklı bölgesini aktive ettiğini gösteriyor:
-
Amigdala: Tehdit algısı, korku ve panik tepkisi,
-
Prefrontal korteks: Kabullenme, planlama ve sakinleştirme merkezi.
Tevekkülün pratiği — dua, teslimiyet, meditasyon, zikir — amigdala aktivitesini azaltırken prefrontal korteksi güçlendiriyor. Bu da kişinin stresle baş etme kapasitesini yükseltiyor.
Başka bir deyişle:
“Tevekkül eden beyin, biyolojik olarak da daha huzurlu çalışıyor.”
Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada, düzenli dua veya meditasyon yapan kişilerin kortizol (stres hormonu) düzeylerinde belirgin bir düşüş gözlenmiş.
Yani teslimiyet, sadece ruhsal değil, fizyolojik bir terapi.
4. Farklı İnançlarda Teslimiyetin Yansımaları
-
Budizm’de, “bırakmak” (letting go) arzulara ve sonuçlara tutunmamayı öğretir.
Kişi olayları kontrol etmeye değil, onların geçiciliğini idrak etmeye çalışır. -
Hristiyanlıkta, “Thy will be done” (Senin iraden olsun) duası, insanın İlahi plana güvenini simgeler.
-
Yahudilikte, bitachon kavramı, Tanrı’ya güvenle birlikte “aktif sorumluluk alma”yı içerir.
-
Tasavvuf’ta ise tevekkül, rızanın kardeşidir. Kul, hem gayret eder hem de sonucu “en hayırlı şekline” bırakır.
Tüm bu yaklaşımların ortak paydası şudur:
Gerçek özgürlük, her şeyi yönetmekte değil; yönetemediklerini sevebilmektedir.
5. Tevekkülün Günlük Hayattaki Uygulamaları
5.1. “Yap ve Bırak” Prensibi
Bir konuda elinden geleni yaptıktan sonra sonucu düşünmeyi bırak.
Bu, zihinsel enerjiyi geri kazanmanın en basit yoludur.
5.2. Dua veya Meditasyonla Teslimiyet Oluştur.
Her gün 5 dakikalık sessiz bir “bırakma” anı — dua, zikir veya nefes farkındalığı olabilir —
beynin stres döngüsünü kırar.
5.3. “Neden ben?” Yerine “Bunda ne öğrenebilirim?”
Olayı kişiselleştirmek yerine, içsel büyüme fırsatı olarak görmek tevekkülün ruhunu besler.
5.4. Kayıp Sonrası Şükür Uygulaması
Bir kayıptan sonra, elde kalanları fark etmek…
Bu, acıyı inkâr değil; onun içinde anlam tohumu aramaktır.
6. Tevekkülün Psikolojik Kazanımları
Araştırmalar, “yüksek inanç temelli teslimiyet” yaşayan bireylerin:
-
Daha düşük anksiyete düzeyine,
-
Daha hızlı stres toparlanmasına,
-
Daha yüksek umut ve anlam duygusuna sahip olduklarını gösteriyor.
Bu, aslında modern bilimin kadim hakikati yeniden keşfetmesidir:
Kontrolü bıraktığında, ruhun güçlenir.
Sonuç: Bırakmak Yenilmektir Ama Doğru Şeye Yenilmektir.
Tevekkül, hayatı kontrol etmeyi bırakıp hayatla birlikte akmayı öğrenmektir.
Bazen bırakmak, en büyük eylemdir; çünkü insan, her şeyi yönetmeye çalışırken kendini yönetmeyi unutur.
Bırakmak, yenilmek değildir; bırakmak, güvenmektir.
Ve güven, modern çağın unuttuğu en eski bilgeliktir.













