İyileşme

Surat Asmak İçin Çok Sebep Var – Gülümsediğin Kadar Çoğalırsın!

Surat Asmak İçin Çok Sebep Var – Surat asma, gülümse! Ölü zamanlar armağan ettik birbirimize. Anlamsız kaprislerimizle mahvettik ilişkilerimizi belki. Anlık hayatta, baltalayarak öldürdük güzellikleri. Ellerimizle ufaladık bizi gülümsetebilecek çok şeyi

Gülümsediğin kadar çoğalırsın, derdi annem, mutlu ettiğinden daha fazla mutlu olursun derdi. Kimi zaman birini mutlu etmek pişman etse de sonradan beni, yine de annemin sözünü tutmaktan asla vazgeçmedim. Gülümsemeye ayırdığım zaman kadar gençleştiriyor hayat beni.

Yüzümüzden düşen bin parça olduğu zaman kimse toplayamaz o parçaları. Parçalar düştüğü yere yapışmaz, eksiliriz. Gelen geçen basar üstüne, dağıldıkça dağılır, bize ait olana yabancılaşırız.

Karadeniz’de gemilerimiz battığında bizden geriye ne kalır engin sularda? Ya bu batık kaç kişinin ilgisini çeker?

Yakındık, eskilerin deyimiyle evzindik, suçladık, tavır yaptık ve istemeden batırdık gemileri, bilmeden parçalandık belki bu kadar.

Gülmeye inat, çattığımızda kaşlarımızı, çatık kaşlarımızın arasında onlarca kişiyi ezdik. Kısık bakışlarımızla, kırdığımız kalplere bir yenisini daha ekledik.

Kanımız deli deli aktı böyle zamanlarda. Anlamsız hırslar dalgalandı beynimizde, öfkemiz suları kabarttıkça kabarttı. Canice bir keyif aldık suratsızlığımızdan. Bencilliğimizi son zerresine kadar yaşadık, düşünmedik yanımızdakilere verdiğimiz ıstırabı. Öfkemizi kontrol edemedik. İnsanım ben de dedik, savunduk kendimizi önce kendimize karşı.

Çoğu zaman sebepsiz yere asılmasa da suratlar, bazen olur kendimiz bile anlam veremeyiz ruh hâlimize. “Gülmek istemiyorum.”. “İçimde bir sıkıntı var.”. “Negatif bir elektrik hissediyorum üzerimde.” gibi cümlelerle anlatmaya çalışırız durumu. Farkında olmasak da; bir birikimin yarattığı depremdir bu suratsızlık. Ve bu deprem tek bir kişiye zarar vermekle kalmaz ne yazık ki bütün depremler gibi. Gün içinde artçı sarsıntıları hissetmek de kaçınılmazdır. Öyle bir sarsarız ki yakınımızdaki herkesi, sarsıntılar geçip de ortalık sakinleşince yaraları onarmak hiç de kolay olmaz.

Bazen de –en azından kendimize göre- çok ciddi sebepleri vardır asık suratımızın. Bizimle birlikte herkesin de sıkıntımızı yüklenmesini bekleriz. Bir dünya afra tafra yapar, buhranlarda dolaşırız. Söylenen her söze verecek olumsuz bir karşılığımız olur mutlaka. Bencilliğimizi yaşarken etrafımıza verdiğimiz sıkıntı hiç umurumuzda olmaz, hatta tuhaf bir keyif alırız bizden başkalarının da yaşamdan tat almamasından. Özellikle de öfke duyduğumuz insanların. Hırsımızı çıkardığımızı sanırız onlardan. Acı verdiğimizi sanırız.

Surat Asma, Gülümse!

Hayatı birilerine zindan etmek hiç hakkımız değil oysaki. Gülümseyerek yaşama çiçek tohumları serpmek varken, sızlanmak büyük kayıp ve hayata karşı ayıp.

Gülümsediğin kadar çoğalırsın derdi annem. Tohum tohum çoğalmak için, filizlenerek var olmak için, hayata karşı ayıp etmemek için, önce kendin için; gülümsediğin kadar çoğalırsın.

Başa dön tuşu