Beyin Gücü

Beyni Beyinden Öğrenmek – Meraklısına, Beyin Hakkında Yeni Bilgiler

Beyni Beyinden Öğrenmek – Bilim dünyasının son 20 yıldaki en büyük uğraşı “beyni anlamak” üzerinedir. İnsan vücudunda keşfedilmeyi bekleyen en bakir öğrenme alanı beyin olmuştur. Sinir Bilim alanında çalışan hocaların, insan hayatının temel noktalarının merkezi olan beyin hakkında çok daha yeni bilgiler sunacağı anlaşılıyor.  

Beyin bizim kumanda merkezimizdir; bize ne yapacağımızı, nasıl davranacağımızı, ne düşüneceğimizi ve ne söyleyeceğimizi söyler. Hatta gördüğümüz, karşılaştığımız veya sohbet ettiğimiz insanların yüzünü hatırlatır, ismini anımsatır.

Yaşamak ve öğrenmek için beyne bağlıyız. Ancak bu organla ilgili pek çok şey insanlık alemi için hala bir kara delik kadar gizemlidir. Her yıl yeni keşifler bize bu harika organ hakkında daha fazla şey öğretiyor.

Son araştırmalar ise yeni keşif kapılarını açtı. Mesela, beynin kendisini ölüm fikrinden korumak için garip bir yeteneği olduğu anlaşıldı. Ya da rüyalarımızda neden öfkelendiğimiz, yarım loblu beyinler hakkındaki yeni bulgular; bunların hepsi yeni verileri.  

Bu konuda https://www.livescience.com/brain-findings-2019.html de yayınlanan bir makale beyinle ilgili son dakika haberlerini bize aktarmış. Birlikte bakalım:

1-) Yalnızlık Beyne Zarar Veriyor

İnsanlar; içe dönükler de dahil, elbette sosyal varlıklardır. Yeni bulgulara göre,  “yalnızlık” beyne zarar verebilir. Bir araştırma, Antarktika’da bir yıldan fazla zaman geçiren dokuz kâşifin beyinlerinde biraz daha küçülme olduğunu buldu. Bir grup araştırmacı, kâşiflerin canlı kıtaya gitmeden önce ve topluma döndükten sonra aldıkları beyin taramalarını karşılaştırdılar. Bulgulara göre, beynin öğrenme ve hafıza ile ilgili bir bölgesi olan hipokampus gibi bölümlerinin, kaşifler geri döndükten sonra hacim olarak daha küçüldüğünü keşfettiler.

Dahası, kâşifler, yeni nöronların büyümesini ve hayatta kalmasını destekleyen ve beyinde yeni bağlantılar oluşturmak için gerekli olan beyin kaynaklı nörotrofik faktör (BDNF) adı verilen bir proteinin seviyelerini düşürmüştü.

Şimdi, araştırmacılar, insanlar kendilerini yalnız, uyarıcı olmayan ortamlarda bulduklarında beyin küçülmesini önlemeye yardımcı olmak için egzersiz rutinleri veya sanal gerçeklik gibi yollar bulmaya çalışıyorlar.  

2-) Öfkeli rüyalar

Beyni Beyinden Öğrenmek – Duygularımız biz uyurken de hareket halindedir. Uyurken birçok duyguyu, hatta öfkeyi yaşayabiliyoruz. Bu konuyu çalışan araştırmacılar, beyin aktivitesini analiz ederek, bir kişinin öfkeli rüyalar görüp görmediğini anlayabildiklerini keşfettiler.

Araştırma ekibi duyguların ifadesini kontrol etmeye ve sorunların çözülmesine yardımcı olan “ön loblar” olarak bilinen beyin bölgelerini inceledi. Bulgulara göre, uyku sırasında ve öncesinde beynin ön loblarındaki asimetrik aktivitenin, kişinin öfkeli rüyalar gördüğünü gösterdiği ileri sürüldü.

Dinlenme durumundayken beyin, 8 hertz ile 12 hertz arasında salınan alfa beyin dalgaları yayar. Alfa aktivitesinde bir uyumsuzluk varsa; yani ne kadar çok alfa beyin dalgası salınırsa, beynin o bölgesi o kadar yavaş çalışır. Bu durum kişinin öfkesini kontrol etmeye çalıştığını gösterir.

Ekip, iki geceyi (bir hafta arayla) bir uyku laboratuvarında geçiren 17 katılımcıda beyin dalgalarını analiz ettikten sonra, kişi uyurken beyinde benzer bir şeyin gerçekleştiğini buldu. Uyurken daha fazla frontal alfa asimetrisi olan insanlar daha fazla öfkeli rüyalar gördüklerini bildirdiler.

3-) Manyetik alan

Bazı hayvanlar, gezegenimizin etrafını saran görünmez manyetik alanı doğal bir navigasyon sistemi olarak kullanıyor. Nedeni tam olarak bilinmese de bazı insanlar gezegenimizin manyetik alanını da hissedebilir.

Bir grup araştırmacı, yapay bir manyetik alana sahip karanlık bir test odasında oturmaları söylenen 34 kişinin beyinlerini taradı. Beyin analizi, 34 katılımcıdan dördünün manyetik alanda kuzeydoğudan kuzeybatıya doğru bir kaymaya güçlü bir tepki gösterdiğini gösterdi; ancak tam tersi değil.

Bu dört kişi, beynin muhtemelen manyetik bir sinyal aldığını gösteren beyin dalgasında bir azalma gösterdi. Neden bazı insanların manyetik alana tepki gösterirken diğerlerinin göstermediği açık değildir. Ayrıca beynin bu sinyalleri nasıl algıladığı da net değildir. Ancak önceki araştırmalar, araştırmacılara göre insan beyninin onunla bir ilgisi olabilecek çok sayıda küçük manyetik parçacık içerdiğini buldu.

4-) Yarısı Eksik Beyin

Beyni Beyinden Öğrenmek – Beyin, dikkate değer bir değişme ve uyum sağlama yeteneğine sahiptir. Bu, epileptik nöbetleri azaltmak için beyinlerinin yarısı alınan küçük bir grup insanda gösterildi.

Yeni bir araştırmaya göre, beyinlerinin yarısının tamamını kaybetmelerine rağmen, beynin üstün çabasıyla geri kalan diğer yarısı güçlendi. Ekip, 20’li ve 30’lu yaşlarında olan ve 3 aylık ile 11 yaşları arasındayken beyinlerinin yarısı alınan altı yetişkinin beyinlerini analiz etti.

Beyin taramaları, yalnızca bir beyin yarım küresi olan hastalarda, aynı ağda yer alan beyin bölgelerinin (görme gibi), beyni sağlam olanlarda olduğu gibi birlikte çalıştığını gösterdi.

Ayrıca, yarım küresi çıkarılan hastalarda farklı beyin ağlarının bölümleri arasındaki bağlantının daha güçlü olduğunu buldular, bu da beynin kendisinin büyük bir bölümünün kaybını telafi edebildiğini gösteriyor.  

5-) Ölüm fikri

Ölüm; yaşam ve aşk kadar doğal bir olgudur. Ancak yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, beynimiz bizi kendi ölümümüz fikrinden korumaktadır. Beyin, gelecekte benzer senaryolarda ne olacağını tahmin etmek için sürekli olarak eski bilgileri kullanır. Bu bilgileri analiz eden beyin, sizin de bir gün öleceğinizi tahmin eder. 

Ancak durum şimdi değişti. Bu bilginin ötesinde, kendi ölümümüz fikri beyindeki “bir gün öleceksin” mekanizmasını bozuyor. Bir grup araştırmacı, ölümle ilgili kelimelerin yanında ölmüş insan yüzleri gösterildiğinde 24 kişinin beyinlerinin nasıl tepki verdiğini gözlemleyerek bunu anladı.

Beyin aktivitesi ölçümleri, kişinin kendi ölümü fikrine geldiğinde beynin tahmin mekanizmasının bozulduğunu gösterdi. Bunun neden olduğu belli değil, ancak teorisyenlere göre, kişinin kendi ölümlülüğünün çok keskin bir şekilde farkındalığı, kişinin üremek isteme olasılığını azaltacaktır. Çünkü korku, bir eş bulmak için alınması gereken riskleri almayı engelleyecektir.  

6-) Gizli bilinç

Beyni Beyinden Öğrenmek – Bir araştırmaya göre, komada veya bitkisel hayatta olan bazı hastalar “gizli bilinç” belirtileri gösteriyor.

Araştırmacılar, beyin hasarı sonrası tepki vermeyen 100’den fazla hastanın beyin dalgalarını analiz ettiler. Yaralanmadan sonraki birkaç gün içinde, hastaların 7’sinden 1’inin, ellerini hareket ettirmeleri söylendiğinde farklı bir beyin aktivitesi veya “gizli bilinç” modeliyle yanıt verdiğini buldular. Bu, hastaların komutları anladığını ancak hareket edemediğini gösteriyor.

Bir yıl sonra, bu ilk gizli bilinç belirtilerine sahip hastaların %44’ü günde en az 8 saat kendi başlarına işlev görebilirken, ilk gizli bilinç belirtilerini göstermeyen hastaların yalnızca %14’ü çalışabildi.

Başka bir deyişle, araştırmacılara göre, bu “gizli bilinç” belirtilerine sahip hastaların, bu belirtileri olmayan hastalara göre iyileşme olasılığı daha yüksekti.  

7-) Ölü beyinlerden veri toplamak

Bilim adamları, domuzların beyinlerindeki beyin dolaşımını ve hücresel aktiviteyi öldükten saatler sonra restore etti. Bu radikal deney, ölümden sonra beynin ani ve geri dönüşü olmayan bir hasara uğradığı yönündeki önde gelen fikre meydan okudu. Ancak bir grup araştırmacı, hücre ölümünün daha uzun bir süre boyunca gerçekleştiğini ve bazı durumlarda ertelenebileceğini veya tersine çevrilebileceğini gösterdi.

Araştırmacılar, beynin atardamarlarına sentetik bir kan ikamesi pompaladıkları “BrainEx” adı verilen ölüm sonrası beyinleri incelemek için bir sistem geliştirdiler. Hayvanlar öldükten 4 saat sonra bu solüsyonu 32 domuz beynine pompaladılar ve solüsyonun 6 saat beyinde kalmasına izin verdiler. Sistemin beyin hücre yapısını koruduğunu, hücre ölümünü azalttığını ve bazı hücresel aktiviteleri geri kazandırdığını buldular.

Araştırmacılar, beynin bilinçli veya bilinçli olduğunu gösteren herhangi bir aktivite gözlemlemediklerini vurgulasalar da, bulgular bazı bilim insanlarını hayatta olmanın ne demek olduğunu sorguluyor. Dahası, bu çalışma insanlarda değil domuzlarda yapıldı. (Ancak, domuz beyni insan beynine kemirgen beyinlerinden daha çok benzemektedir.)  

 

Başa dön tuşu