Öğrenme ve Eğitim

Eğitimde Beyin Temelli Öğrenme – Okul Tasarımı Ve Program Geliştirme

Eğitimde Beyin Temelli Öğrenme – Okul ve sınıf ortamı öğrencinin öğrenmesini etkileyen ikinci bir öğretmendir.

Eğitimde Beyin Temelli Öğrenme – Öğrencilerin okulda geçirdikleri zamanın çoğu sınıfta ve oturarak geçer. Dikkat ederseniz pasif bir eylemden söz ediyoruz. Oysa öyle bir sınıf düşünün ki, merakın azaldığı, potansiyel kaygının arttığı, hayal kırıklığının üst düzeye çıktığı bir sınıf; böyle karmaşık bir öğrenme çevresi ne kadar öğretici olabilir? Böyle durumlarda öğrenci öğrenebilir mi?

Eric Jensen (2008), beyinle uyumlu öğrenmeyi “beynin öğrenmek için tasarlandığı şekle uyumlu olmak” olarak tanımlamaktadır. Jensen, öğrenme ile ilgili beyin araştırmalarına uygun bazı özel öğretim yaklaşımlarını da belirtir. Öğrencilerin beyinle uyumlu bir öğrenme ortamı sağlamaları için öğretmenlerin neye ihtiyaç duyduğunu bilmeleri gerekir. Nedir bunlar?

  • Dersi işleme yöntemlerinizi konuların özelliklerine göre seçin.
  • Öğrenci hatalarını üşenmeden her gün düzeltin.
  • Kısa öğretim modülleri kullanın.
  • Sınıfta öğrenme çevresini konuyla ilgili materyallerle zenginleştirin.
  • Öğrencilerinizin duygusal durumlarını yönetin.
  • Takdirleri artırıp, tekdirleri azaltın.
  • Çoklu zeka ve hafıza sistemleriyle öğretin.
  • Öğrencileri derse dahil edin.
  • Öğrencilerin her gün en az yarım saat fiziksel aktivite yaptıklarından emin olun.

Beyin Temelli Eğitimler - Mega Hafıza

Caine ve Caine (2008) eğitimcilere yardımcı olmak amacıyla on iki ilke geliştirmiştir. Bu ilkeler beynin ve zihnin ‘öğrenme sürecine nasıl katıldığını’ gösterir. Bu ilkelere web sitemizdeki “Beyin Temelli Öğrenme Nedir?” başlıklı diğer bir yazımızda yer verildiği için burada ayrıca detaya girilmemiştir.

BEYİN TEMELLİ ÖĞRENMEYE UYGUN OKUL TASARIMI NASIL YAPILIR?

Öğrenme beyne bağlıdır, ancak beyin öğrenme işini tek başına gerçekleştirmez. Beyin temelli öğrenme, tüm öğrenmenin fizyolojik olduğu, duygu, hafıza ve duyusal deneyim dahil olmak üzere fiziksel ve nörolojik süreçlerin tüm yönlerine ve işlevlerine dayanan bir prensip üzerine kuruludur.

Beyin Temelli Öğrenme için bir okul tasarlama, yalnızca bilgi edinmeyi bekleyen beyinlere bilgi doldurma işi değil, öğrencileri bireyler olarak ele alan, bedenleriyle, duygularıyla ve diğer somut-soyut tüm ihtiyaçlarına cevaplarla dolu alanlar yaratmak demektir. Bir okulu beyin temelli öğrenme tasarımına göre şekillendirmek için 5 temel düzenleme yapılması gerektiği bilinmelidir:

1-) DÜZENLEME

En etkili beyin temelli öğrenme ortamlarından biri, öğrencilerin okulda fiziksel olarak rahat dolaşmaları ve sosyalleşmeleri için alanlar açmaktır. Bildiğiniz geleneksel sınıf içi sıra tasarımları öğrenmeyi son derece etkisiz kılar.

Arka arkaya oturup birbirinin ensesine bakan öğrenciler değil, öğrencilerin birbirlerini görebilecekleri ve birbirleriyle etkileşime girebilecekleri dairesel veya U düzeninde bir sınıf tasarlamalıdırlar. Dairesel bir kurulum ayrıca hareket ve aktivite için merkezi bir alan da bırakır. Florida Eğitim Derneği’ne (FEA) göre, fiziksel aktivitenin öğrencinin öğrenme stresini azalttığı, beyinde yeni öğrenen nöronlar ürettiği ve bunun da öğrenme deneyimini geliştirdiği gözlenmiştir. Bu yüzden, öğretmenler sınıfta ne kadar boş yer bırakıyorlarsa ve ne kadar çok öğrenci ayağa kalkabiliyorsa beyin temelli öğrenme açısından o kadar iyidir.

2-) KONFOR

Öğrenci ve öğrenme açısından okullar, genellikle stresli ortamlardır. Bu okulun doğasında vardır. Böyle bir ortamda çocukların etkili bir öğrenme gerçekleştirebilmeleri için kendilerini öğrenme tehdidi altında hissetmemeleri gerekir. Mutlak öğrenme öğrenci tehdit edilmediğinde gerçekleşir. Yine Florida Eğitim Birliği (FEA), personel ve öğrenciler üzerinde yaptığı çalışmalarda, birçok okuldaki öğrencilerin yüzde 50’sinin günlük olarak orta derecede bir stres yaşadığını tespit etti.

Okul yöneticileri ve öğretmenler, bu sorunları beyin temelli öğrenme amacıyla, hem okul ve sınıf tasarımında hem de öğrenciler arasındaki zorbalıklar ve evdeki sorunlarla birlikte ele almalıdırlar. Öğrencilerin başarısızlık korkusunu ve buna bağlı gelişen stresi ortadan kaldırıcı tedbirleri ele almaları gerekir. Çocuklar sert tahta sıralarda veya sandalyelerde nasıl başarılı olabilir? Eğitimciler, öğrencilerin sınıfta kendilerini rahatça dinleyebilmeleri için oturdukları sıraların da ergonomik olmasına dikkat etmelidirler. Köylerde eskiden misafire minder, hatta döşek sererlerdi; rahat bir sohbet olsun diye. Okullar da en azından sert sıraları yumuşatacak ve öğrenciye öğrenme konforu sağlayacak bir ortam konforu yaratmalıdırlar.

uyku apnesi

3-) RENK

Beyin temelli öğrenme, bir defada beynin birden fazla bölümünün uyarılmasını gerektirir. Örneğin, bazı öğrenciler okuduğunu anlamalarına yardımcı olsun diye görsel ipuçları kullanırlar. Hatta tüm öğrenciler öğrenme sürecinde birden fazla duyuda ve duygudan yararlanırlar.

Mümkün olduğunda, tek renkli masalardan ve krem rengi ​​sınıf duvarlarından uzak durmak en iyisidir. Tüm renk spektrumunu sınıfa getirmek, öğrencilerin beynini uyanık ve ilgi çekici hale getirmeye yardımcı olacaktır. Hatta sadece sınıf değil, okulların dış duvarlarını boyarken de geniş bir renk yelpazesinden faydalanmak gerekir.

4-) DUYGUSAL BAĞ KURMAK

Beyin Temelli Öğrenme, duyguları öğrenme sürecine entegre ederek hipokampus’u uyarır. Öğrenciler bir şekilde öğrenmeyi hissedeceklerdir. Kariyer ve Teknik Eğitim Derneği (ACTE) tarafından yayınlanan “beyin temelli öğrenme”yle ilgili bir rapora göre, öğrenciler yeni bilgilerle buluştuklarında hem olumlu hem de olumsuz duyguları deneyimliyorlar. Verilen konunun (eğitimin) öğrencide olumlu duygular oluşturduğundan emin olmak eğitimcilere kalmıştır. Öğretmen ve öğrenci arasındaki yüz yüze etkileşimi sağlayacak bir şekilde bir sınıf oluşturmak, öğrencilerin öğrenmelerinde daha fazla desteklenmelerine ve öğrendikleri arasında bir bağlantı kurmalarına yardımcı olabilir.

5-) ÖĞRENMEYİ DESTEKLEYEN UYGULAMALAR

ACTE’ye göre, beyin gerçek senaryoları, uydurma senaryolardan farklı olarak işler. Bu nedenle beyin temelli öğrenme, öğrencilerin ilk elden öğrendiklerini deneyimlemelerini teşvik eder. Okul/Eğitim gezileri bu konuda faydalıdır; ancak görsel sanat, beyin temelli oyunlar ve rol oynama gibi uygulamalı sınıf etkinlikleri de önemlidir.

Bazı dersler aynı zamanda ders görülen sınıflara da katkıda bulunmaktadır. Bir yabancı dil sınıfını, dilin konuşulduğu ülkenin özelliklerine, kültürüne ve diğer değişkenlerine göre dekore etmek, öğrencilerin öğrenmek üzere oldukları şeyin zihinlerine girmesini sağlar. Ayrıca, öğrencilere öğretildikleri bilgileri anlamalarına yardımcı olan görsel ipuçları sağlar.

Bunun için ülkemizdeki “öğrenci sabit sınıf – gezen öğretmen” sistemi yerine Matematik Sınıfı, Fizik Sınıfı, Kimya Sınıfı, Dil Sınıfı vb. ders odaklı sınıflarda “Öğretmen sabit sınıf, gezen öğrenci” şeklinde bir sistem uygulansa beyin temelli öğrenmeye daha uygun olur. Tabi bunun için okulun fiziksel ortamının yeterli, öğrenci sayısının ve öğretmen sayısının uygun olması gerekir.

SONUÇ: EĞİTİMDE BEYİN TEMELLİ ÖĞRENME TEMEL BİR İHTİYAÇTIR.

Beyin temelli öğrenme büyüyen bir eğilimdir. Okullar, daha fazla alanlar açmalı ve gerçek dünya ile insan fıtratına uygun bir şekilde deneyimlerin ön planda olduğu ortamlar oluşturmalıdırlar. Eğer üzerinde ciddi çalışılırsa beyin temelli öğrenmenin ve buna göre tasarlanmış ortamların geleneksel olanlardan öğrenme üzerinde daha etkili olduğu açıktır.

Melik DUYAR

www.MrMemory.com
Başa dön tuşu