Unutmanın Gücü – Öğrenme, sanıldığının aksine, sadece bilgiyi edinmek değil; bilgiyi unutup yeniden hatırlama sürecidir. Beyin araştırmaları, kalıcı öğrenmenin ancak bilginin uzun süreli hafızadan kısa süreli hafızaya tekrar tekrar taşınmasıyla mümkün olduğunu gösteriyor. Bu sürece “geri getirme pratiği” (retrieval practice) deniyor. Bu uygulama, öğrencilerin sadece “biliyor gibi görünmesini” değil, bilgiyi gerçekten içselleştirmesini sağlıyor.
Bu makalede sınıfta öğrencilerin bellekteki öğrenilmiş kısa süreli bilgiyi, kalıcı hafızaya nasıl taşıyabileceğimize dair uygulamalar üzerinde durulacaktır. Sınıf içi uygulamalar için öğretmenlere yardımcı olabilir. Yetişkinlerin de bilgi edinmelerini kolaylaştıran teknikleri içermektedir.
Unutulmuş Bilgiyi Hatırlamak, Öğrenmeyi Kalıcı Kılar.
Öğrenme biliminin uygulamalı alanında çalışan önde gelen bir eğitimci ve araştırmacı olan (LSP+4Dr. Jim Heal+4LSP+4) Dr. Jim Heal’a göre, insan zihni iki temel bellek sisteminden oluşur: sınırlı kapasiteye sahip çalışan bellek ve neredeyse sonsuz sayılabilecek uzun süreli bellek. Öğrenme eylemi, uzun süreli bellekte depolanan bilginin tekrar tekrar çalışan belleğe taşınmasıyla güçlenir. Her hatırlama girişimi, bu iki sistem arasında bir “hafıza izi” oluşturur. Bu izi ne kadar sık kullanırsak, öğrenme o kadar kalıcı hale gelir.
Sınıf İçi Uygulama: “Geçmişten Gelen Patlama”
Maryland’deki Sugarloaf İlkokulu’nda dördüncü sınıf öğretmeni Leah McGinnity, derslerine “Blast From the Past” adlı ısınma etkinliğiyle başlıyor. Öğrenciler, o gün açısal ölçüler gibi yeni bir konuyu işleyecek olsalar da, etkinlikte eski konulara—örneğin kesirler veya basamak değerine—geri dönüyorlar. Aylar önce işlenen bu konular, öğrencilerden yeniden hatırlanmaları istenerek kalıcı hale getiriliyor.
Sınıfında yalnızca cevaplara odaklanmak yerine öğrencilerin nasıl düşündüğünü, hangi stratejileri kullandığını açığa çıkarma ve paylaşma üzerine kurulu bir öğretim yaklaşımını benimsiyen (Edutopia) McGinnity, öğrencilerine birkaç dakikalık bağımsız çalışma süresi verdikten sonra, farklı öğrencilerin çözüm stratejilerini tartışmaya açıyor. “Amacım sadece doğru cevabı görmek değil,” diyor öğretmen. “Öğrencinin cevaba nasıl ulaştığını, hangi düşünme adımlarını izlediğini anlamak istiyorum.” Böylece hem eski bilgileri aktif hale getiriyor hem de öğrenciler arasında düşünme süreçleri üzerine zengin bir etkileşim doğuruyor.
Kontrol Etmek Değil, Geri Getirmek
Dr. Heal, geri getirme pratiğinin sadece öğrenmeyi ölçme aracı olmadığını vurguluyor. Eğer öğretmenler yalnızca “öğrenildi mi?” sorusuna odaklanırsa, öğrencileri hatırlama eyleminden mahrum bırakmış olurlar. Oysa asıl amaç, öğrenmeyi pekiştirecek bir alışkanlık inşa etmektir. Heal bu durumu şöyle özetliyor:
“Eğer bilgiyi hatırlamak için bilinçli bir çaba göstermiyorsak, onu yavaş yavaş kaybederiz. Öğrenmenin bir parçası da geçmiş bilgiyi yeniden çağırmaktır.”
Beyni Başarı İçin Tasarlamak
McGinnity, öğrencilerinin beynin nasıl çalıştığını anlamalarını önemsiyor. Onlara sık sık şu hatırlatmayı yapıyor:
“Bir konuyu bir kez işledik ve sonra hiç dönmediysek, hatırlayamaman bir başarısızlık değil. Sadece beynini doğru şekilde yapılandıramadık.”
Bu anlayış, öğrencilerin “unutma”yı bir eksiklik olarak değil, öğrenmenin doğal bir parçası olarak görmelerini sağlıyor.
Sonuç: Hatırlamak Öğrenmektir.
Unutmanın Gücü – Geri getirme pratiği, hem nörobilimsel hem pedagojik açıdan güçlü bir stratejidir. Öğrenciler geçmiş bilgilerini aktif biçimde hatırladıklarında, hem yeni kavramları daha kolay inşa ederler hem de bilişsel dayanıklılık kazanırlar. Bu yaklaşım, öğrenmenin sürekliliğini sağlar; çünkü beyin, hatırladıkça güçlenir.