Gülümseten Toplantılar – İnsanlık tarihine baktığımızda, ilk toplantı muhtemelen taş devrinde olmuştur.
Bir mağarada, bir grup insan ateşin etrafında toplanmış ve biri demiştir:
“Arkadaşlar, bir sonraki mamutu kim avlayacak?”
O günden beri toplantılar değişti ama his aynı kaldı: çok konuşan az iş yapan, az konuşan çok düşünen.
Günümüzde “toplantı” kelimesi, çalışanlar arasında pasif-agresif zen deneyimi anlamına gelir.
Zira orada en büyük meziyet, konuşmamakla konuşmuş gibi görünmek, not almakla anlamış gibi yapmak sanatıdır.
1. “Toplantı Başlamadan Bitmeyen Cümleler Evreni”
Gülümseten Toplantılar – Toplantıların bir ritüeli vardır. Henüz başlamadan 10 dakika boyunca şu cümleler yankılanır:
-
“Bağlantım dondu galiba.”
-
“Sesi açayım mı, geliyor mu?”
-
“Ben de aynı şeyi diyecektim aslında.”
-
“Sunumu kim paylaşacak?”
İşte o anlarda ruhunuz, evrende süzülen bir veri paketine dönüşür. İç sesiniz der ki: “Neden buradayım?”
Ama aynı anda biri “çok önemli bir konuya parmak basmak istiyorum” dediğinde, artık geri dönüş yoktur.
Düşündürücü Not:
Modern toplantılar, “iletişim” değil, ritüel sessizlik üretir.
Herkes konuşur, kimse anlamaz, herkes yazar, kimse okur.
Ama önemli olan katılmış olmaktır; verimlilik değil, görünürlük.
2. “Söz Almadan Dayanabilmek: Kurumsal Sabır Egzersizi”
Toplantıda söz istemeden oturmak, aslında zihinsel bir spordur.
Bir tür “plank” (şınav çekmek) gibidir; kas değil, sabır yanar.
Dakika 5: Not alıyormuş gibi yaparsın.
Dakika 12: Kafanı sallayarak onay verirsin.
Dakika 18: Biri “aslında bu konuyu geçen hafta da konuşmuştuk” der; gözlerin parlar, ama susarsın.
Dakika 26: Artık fark edilmeden nefes egzersizi yapıyorsundur.
Bu, kurumsal mindfulness’tır.
Konuşmayarak var olma sanatı.
Düşündürücü Not:
Toplantılarda susmak bazen daha etkilidir.
Çünkü çok konuşanlar genellikle bir şey söylemek değil, duyulmak ister.
Oysa sessizlik, “ben zaten farkındayım” demenin en estetik yoludur.
3. “Sunumun Bitmeyeceğini Anladığın O An”
Her sunumda bir dönüm noktası vardır:
Sunumu yapan kişi “Son olarak…” dediğinde, kimse inanmamaya başlar.
Çünkü o “son olarak” en az 12 slayt daha içerir.
Grafikler, oklar, animasyonlu geçişler, ve asla okunmayan minik yazılar.
Ekranda Excel tablosu büyürken sen, içinden şu soruyu sorarsın:
“Acaba ben de bu sunumu rüyamda mı gördüm?”
Düşündürücü Not:
Toplantı sunumları, bilgi paylaşımından çok ego performansı hâline gelmiştir.
Her grafik, “Ben çalıştım!” demenin görsel halidir.
Ama ironik olan şu: en etkileyici sunum genellikle tek cümleyle olur.
“Arkadaşlar, bu konuya gerek yoktu aslında.”
4. “Toplantıda Düşünüyormuş Gibi Yapma Teknikleri”
Toplantılarda pasif kalmamak için bazı klasik teknikler vardır:
-
Baş sallama: Her 15 saniyede bir, düşünüyormuş izlenimi verir.
-
Kalem çevirme: Zihinsel yoğunluğu simgeler.
-
Kaş çatma: Anlamadığını değil, fazla derin düşündüğünü ima eder.
-
Cümle başı rezervasyonu: “Ben aslında şunu demek istiyorum ama…”
Bu cümleyi kurduktan sonra devam etmesen bile kimse fark etmez.
Düşündürücü Not:
Aslında herkes, toplantıda ciddiyetle oynadığı bir rolün içindedir.
Kiminin rolü “vizyoner”, kiminin “uyumlu çalışan”, kiminin “sessiz ama derin”.
Gerçek iş, toplantıdan sonra başlar; genellikle kahve makinesinin yanında.
5. “Bir Sonraki Toplantıyı Planlamak Üzere Toplanalım!”
Her toplantının sonunda mutlaka şu cümle gelir:
“Bu konuyu netleştirmek için küçük bir toplantı daha yapalım.”
Ve o an herkesin içinden şu geçer:
“Az önce ne yaptık peki?”
Bu noktada evren kendi üzerine kapanır.
Toplantılar kendi kopyalarını üretir.
Bir tür kurumsal matruşka döngüsü başlar.
Düşündürücü Not:
Bu sonsuz döngü, modern kurumların zaman yönetimindeki paradoksudur:
“İş yapmak için toplanmak, iş yapmamayı meşrulaştırır.”
Ama kimse bunu dile getirmez; çünkü dile getirene “negatif” denir.
Oysa belki de en pozitif şey, sessizce odayı terk etmektir.
Sonuç: Sessizliğin Zen’i, PowerPoint’in Dramı
Gülümseten Toplantılar – Toplantılarda konuşmamak, aslında modern çağın zihinsel detoks yöntemidir.
Bir tür farkındalık egzersizi: “Ben buradayım, dinliyor gibiyim ama aklım çoktan kantinde.”
Toplantılar, insana iki şey öğretir:
-
Sabır, çünkü kimse zamanında bitirmez.
-
Empati, çünkü herkes aynı sıkıntıyı yaşar.
Sonuç olarak;
“Toplantıdan alınacak en büyük verim, bir sonraki toplantıya katılmamayı öğrenmektir.”












