Öz Güven – Bir çocuğun “yapamam” demesi, yalnızca o anki bir zorlanmanın ifadesi değildir. Bu ifade, öğrenme deneyimlerinin, çevresel geri bildirimlerin, beklentilerin ve iç konuşmanın birleştiği bir zihinsel şemanın dışavurumudur. Günümüz çocukları, yüksek performans beklentileri, yoğun akademik programlar ve sürekli karşılaştırma kültürü içinde büyürken, başarısızlıkla ilişki kurma biçimleri giderek daha kırılgan hâle gelmektedir. Bu nedenle “yapamam” söylemi pedagojik bir sorun olduğu kadar psikolojik, bilişsel ve kültürel bir meseledir.
Bu makale, çocuklarda “yapamam” algısının nasıl oluştuğunu, hangi psikolojik mekanizmalarla beslendiğini ve nasıl dönüştürülebileceğini bilimsel literatür ışığında ele almayı amaçlamaktadır.
1. “Yapamam” Neden Ortaya Çıkar?
Öz Güven – Öz Yeterlik Kuramı ve Öğrenilmiş İnançlar
Albert Bandura’nın öz-yeterlik kuramı, bireyin bir görevi başarabileceğine dair inancının, gerçek beceriden çoğu zaman daha belirleyici olduğunu ortaya koyar. Çocuk, bir görevi denemeden önce zihninde şu soruyu sorar:
“Bu benim yapabileceğim bir şey mi?”
Eğer geçmiş deneyimler, sosyal karşılaştırmalar veya yetişkin geri bildirimleri bu soruya olumsuz yanıt üretmişse, çocuk görevi denemekten dahi kaçınabilir. Bu durum zamanla öğrenilmiş çaresizlik davranışına dönüşür. Araştırmalar, erken yaşta oluşan bu zihinsel kalıpların ileriki akademik ve sosyal yaşantıyı ciddi biçimde etkilediğini göstermektedir.
2. Sonuç Odaklı Eğitim, Çaba Görünmezliği ve Motivasyon Kaybı
Öz Güven – Modern eğitim sistemleri ve aile beklentileri çoğu zaman sonucu merkeze alan bir başarı anlayışı üretir. Doğru cevap, yüksek not, hızlı bitirme… Ancak bu yaklaşımın gözden kaçırdığı temel bir gerçek vardır:
Çocuk, çabasının değil sonucunun değerlendirildiğini hissettiğinde öğrenme risk almaktan çıkar.
Carol Dweck’in büyüme zihniyeti (growth mindset) çalışmaları, yalnızca sonucun övüldüğü ortamlarda yetişen çocukların:
-
Zorluklardan kaçındığını
-
Hata yapmaktan korktuğunu
-
“Ben bunu yapamam” söylemine daha hızlı sığındığını göstermektedir
Oysa çabanın görünür kılındığı ortamlarda çocuk, başarısızlığı kişisel yetersizlik değil, öğrenme sürecinin doğal bir parçası olarak algılar.
3. Bilişsel Yük ve Görevlerin Parçalanması
Çocukların “yapamam” demesinin önemli nedenlerinden biri de bilişsel aşırı yüklenmedir. Beyin, özellikle çocukluk döneminde, karmaşık ve belirsiz görevler karşısında savunma mekanizması geliştirir.
Büyük bir ödev, belirsiz bir beklenti veya net tanımlanmamış bir görev; çocuk zihninde tehdit algısı oluşturur.
Bilişsel yük teorisine göre:
-
Görevler küçük, anlamlı parçalara bölündüğünde
-
Başlangıç noktası netleştirildiğinde
-
İlk başarı deneyimi erken sağlandığında
çocuğun öz-yeterlik algısı hızla yükselir. Bu noktada “yapamam” ifadesi yerini “deneyebilirim” düşüncesine bırakır.
4. Dil, İç Konuşma ve Psikolojik İklim
Çocukların kendi kendilerine söyledikleri cümleler, büyük ölçüde yetişkinlerden duyduklarının içselleştirilmiş hâlidir. Sürekli eleştirilen, acele ettirilen veya kıyaslanan çocuklar zamanla şu iç konuşmayı geliştirir:
“Yeterince iyi değilim.”
Pozitif psikoloji çalışmaları, destekleyici ve gerçekçi dilin, çocuğun stres düzeyini azalttığını ve öğrenmeye açık bir zihinsel alan oluşturduğunu göstermektedir. Bu, abartılı övgü değil; gerçekçi, süreç odaklı ve güven veren bir dil anlamına gelir.
5. Kontrol Algısı ve Seçme Hakkı
Motivasyon psikolojisi, bireyin davranışa katılımında kontrol algısının belirleyici olduğunu ortaya koyar. Çocuğa küçük seçimler sunmak – hangi sırayla yapacağı, nereden başlayacağı, hangi yöntemi deneyeceği – onun pasif bir uygulayıcı değil, aktif bir özne olmasını sağlar.
Bu durum:
-
İçsel motivasyonu artırır.
-
Direnci azaltır.
-
Sorumluluk bilincini güçlendirir.
ve “yapamam” yerine “nasıl yapabilirim?” sorusunu doğurur.
6. Duygusal Güvenlik: Başarının Sessiz Ön Koşulu
Hiçbir bilişsel strateji, duygusal güvenlik olmadan sürdürülebilir değildir. Çocuk, hata yaptığında ilişkisini kaybetmeyeceğini, kabul göreceğini ve anlaşılacağını hissettiğinde zihinsel risk almaya cesaret eder. Bağlanma kuramı, güvenli ilişkilerin öğrenme kapasitesini doğrudan etkilediğini göstermektedir.
Sonuç: “Yapamam” Bir Sonuçtur, Sebep Değil
Öz Güven – “Yapamam” cümlesi çocuğun kişiliğini değil, öğrenme iklimini anlatır. Bu ifade; öz-yeterlik algısı, geri bildirim dili, bilişsel yük, duygusal güvenlik ve kontrol hissinin ortak ürünüdür.
Dolayısıyla çözüm, çocuğu zorlamakta değil; öğrenme ortamını yeniden inşa etmekte yatmaktadır.
Ebeveynler ve eğitimciler, çocuğun zihninde başarıyı yeniden tanımladıklarında, “yapamam” kendiliğinden anlamını yitirir ve yerini daha güçlü bir iç ses alır:
“Henüz yapamıyorum ama öğrenebilirim.”
Kaynaklar
-
Bandura, A. (1997). Self-Efficacy: The Exercise of Control.
-
Dweck, C. S. (2006). Mindset: The New Psychology of Success.
-
Sweller, J. (1988). Cognitive Load Theory.
-
Deci, E. & Ryan, R. (2000). Intrinsic and Extrinsic Motivation.
-
Pozitif psikoloji ve gelişim psikolojisi alanındaki güncel araştırmalar.












