Einstein denince akla genellikle E=mc² formülü, görelilik kuramı ve dağınık saçlarıyla bilimsel bir deha gelir. Ancak onun hayatı sadece denklemlerden ibaret değildi. Einstein, boş zamanlarında müziğe kulak veren, doğada yürüyüşe çıkan, felsefi metinlerle zihnini besleyen ve sade bir yaşamın tadını çıkaran çok yönlü bir insandı. Bilimin ötesindeki bu sessiz anlar, onun dahiliğini besleyen gizli kaynaklardı.
🧠 Einstein bir bohemdi. Bohem; günü gününe ve tasasız bir yaşayışı olan kimseye denir. Einstein hem bir bohemdi, hem de arkadaşlarıyla takılmayı seviyordu.
Öğrencilik günlerinde, haftada bir kez Marcel Grossmann‘la birlikte, Zürih‘teki Limmat Nehri kıyısındaki Café Metropol‘a gider, farklı konularda, özellikle kendi çalışmaları hakkında sohbet ederdi.
1902’de iki arkadaşıyla Maurice Solovine ve Conrad Habicht bir tartışma kulübü kurdular. Kulübünün ismini “Olympia Academy” olarak seçtiler. Tartışmalarını Bern’deki Patent Ofisine çok yakın olan Café Bollwerk‘te ya da odalarında sürdürürlerdi.
Habicht (solda), Solovine (ortada) ve Einstein (sağda).
Sıra dışı bir kişiliği vardı. Herhangi bir kalıba sığması imkansızdı.
1909’da, Zürih‘teki Limmat Nehri kıyısındaki Café Terrasse‘de, gece geç saatlere kadar öğrencilerine, gayrı resmi olarak dersler verdi.
Evet, o bir bohemdi, evet, ama inanılmaz derecede muzipti. Arkadaşlarıyla sadece fizik konuşmaz, insan psikolojisi ile fizik kurallarını eşleştirirdi. Bunlardan biri, aşk mı zeka mı daha etkilidir; tartışmasında, duyguların zekayı bastıracağına dair arkadaşlarıyla girdiği bahistir. Sonunda Einstein’in, bir fizikçiyle nişanlı olan matematikçi kız yeğenini, bir oto tamircisine nasıl aşık yaptığı Fred Schepisi’nin yönettiği ve başrollerinde Tim Robbins , Meg Ryan ve Walter Matthau’nun oynadığı 1994 yapımı bir Amerikan romantik komedi filmi IQ ve Aşk filminin konusu konu olmuştur.
🧠 Özetle:
Einstein’ın boş zaman tercihleri, onun sadece zeki değil, aynı zamanda derinlikli ve duyarlı bir insan olduğunu ortaya koyar. Kemanın tellerinden yayılan melodiler, doğada attığı adımlar ve düşündüğü sorular, onun bilimsel keşiflerinin arka planında sessizce akan bir hayatın izleriydi. Belki de gerçek deha, yalnızca düşünmekte değil, nasıl düşündüğünü şekillendiren o sade ve anlamlı anları yaşamakta gizlidir.