Diyet ve BeslenmeMutlu YaşlanmaSağlık ve Zindelik

Eskimolarda Kalp Krizi Neden Çok Düşüktü?

Bugün sizlerle “Eskimolarda Kalp Krizi Neden Çok Düşüktü?” sorusunun cevabını paylaşmak istedim.  Bu rahatsızlıkları yaşayan çoğu insanın neden eskimoları örnek almadıklarını hep merak etmişimdir.  Sanırım sorun doğru bilgiye ulaşmanın zorluğunda. Bu sorunun cevabını araştırmak ve bulmak için yıllar önce iki dokor kuzey kutbuna Grönland’a gittiler. Araştırma sonunda ilginç bir buluş ortaya çıktı. 35 yaşının üstündeyseniz, Kalp krizinden ve Alzheimer’dan korunmak istiyorsanız makalenin geri kalan kısımını yıllar önce Grönland’ı ziyaret eden o iki doktordan biri olan biri olan Prof. Jorn Dyerberg‘un ağzından makale olarak veya bizzat aşağıdaki kısa konuşma videosu olarak izleyiniz.

ESKİMOLARDA KALP KRİZİ VE KORONER KALP HASTALIKLARI NEDEN ÇOK DÜŞÜKTÜ?

Ben Jorn Dyerberg, tıp doktoruyum.

Topluma, tıp camiasına ve bilime “omega-3 yağ asitleri” kavramını tanıtan ilk kişi olma şansına sahip olduk.

1968 yıllarıydı. Danimarka Tıp Dergisinde, Grönlandlı vatandaşlarımızın sağlık yönlerine odaklanan bir öncü makale vardı. Ve bu makalede garip birşey vardı, durum şuydu; Yağlı balıklarla ve foklarla beslenme gibi geleneksel bir diyet programları olmasına rağmen, Eskimolarda çok düşük kalp krizi ve koroner kalp hastalığı mevcuttu. Oran çok düşüktü.

O zamanlar yağlı beslenmenin yüksek kalp krizi ve koroner kalp hastalığı riski ile ilişkili olduğunu biliyorduk. Nasıl oluyor da aşırı yağlı beslenmelerine rağmen, bu Eskimo vatandaşlarımızda kalp krizi olayı çok düşüktü?

Bu yüzden Grönland’a gitmeliyiz dedik.

Eskimoların kanlarını test etmemiz ve neden kalp krizi oranının çok düşük olduğunu anlamamız gerekiyordu. Kanlarında yüksek kolesterol olmalıydı. Belki de yoktu. Hadi oraya Grönlan’a çıkalım dedik ve oraya gittik. Yağlı balıklarla ve foklarla beslenen 130 Eskimo’dan ve eşinden kan numuneleri aldık. Birbirinden uzak yerleşim yerlerinden ve Grönland’ın kuzeydoğu kesiminden kan numuneleri aldık.

Aldığımız kan numunelerini Danimarka’ya getirdik ve bunları analiz ettik. Kanlarında lipo-proteinler mevcuttu. Ve sonuçları bir makale olarak sunduk.

Kan numunelerindeki kolestrol oranlarının düşük olduğunu gördük. Kolestrol oranlarının düşüşk olmasının ekstra bir açıklaması olmalıydı. Yağ asidi analizi yapabilen bir kromatografimiz vardı. 130 Eskimo’nun kan örneğine sahibiz dedik. Hiç kimse, fok , balina ve yağlı balıklarla beslenen 130 Eskimo’dan böyle bir kan örneği toplayamazdı. Yağ asitlerini inceleyelim ve yayınlayalım dedik. Çünkü elimizde yeterli numunelere sahiptik.

Elimizdeki eski  kromatografi cihazı ile iki yıllık bir analiz başlattık. Ve daha önce hiç görmediğimiz ve bilmediğimiz iki yeni yağ asidi bulduk.

Ve sonra Nobel Ödülü alan yeni bir sonuç geldi. Bir İngiliz araştırmacı, vücudumuzdaki çok şeyi düzenleyen prostaglandin’lerin omega-6 yağ asitlerinden kaynaklandığını ortaya koydu. Bunlardan biri de kan trombotik oluşumu veya kanın pıtılaşmasıydı. Bir damarda kesik oluştuğunda kan plakaları birbirine yapışarak pıhtılaşmaktadır. Ve bu işlem prostaglandinler tarafından omega-6 yağ asitleri tarafından başlatılarak oluşturulmaktaydı.

Ve aniden şöyle bir fikir aklımıza geldi; hiç kimsenin önemsemediği omega-3 yağ asitlerinden olan “Eicosapentaenoic Acid – EPA” pıtılaşmaya gönüllü olmayan “prostaglandin” oluşumunun kaynağı olabilirdi.

Bunun iki anlamı olabilirdi;

1-) Eskimoların bir kesik sonucu kanama eğilimlerinin daha uzun sürmesi beklenebilirdi.

2-) İkinci sonuç da kan pıhtılaşmalarının kolay oluşmaması olabilirdi. Kalp krizinin sebebinin aslında kalpte veya kalp damarlarında oluşan pıtılar olduğunu bilirsiniz.

Bunun üzerine ilave deneyler yaptık;

Sonuç olarak kandaki “Eicosapentaenoic Asit”in (EPA) ” kan pıhtılaşma eğilimini olumsuz etkilediğini keşfettik.

Grönland’da çıktık ve minik kesikler yaparak kanama ve pıhtılaşma sürelerini ölçtük. Ve kanamanın durana kadar ne kadar süre kanayacağını ölçtük. Bu değer Danimarka’da dört dakikaydı. Grönland’da ise sekiz dakikaydı.

Ve Eskimoların kanında yüksek düzeyde EPA olduğunu bulduk ve ve bunu yayınladık. Bu, içinde DHA ve EPA Yağ asitlerinin olduğu “OMEGA-3”ün doğuşu oldu.

Böylece balık yağlarının kalp krizinin önlenmesi için önemli bir önlem olduğu ortaya çıktı.

Kısaca bu olay, omega-3’ün halka, endüstriye, tıp topluluğuna ve bilime nasıl kazandırıldığının öyküsüdür.

NEDEN DHA ORANI YÜKSEK BALIK YAĞI İÇMELİYİZ

EN İYİ OMEGA-3 BALIK YAĞI NASIL SEÇİLİR

BALIK YAĞININ ETİL-ESTER Mİ, TRİGLISERİT Mİ OLDUĞUNU NASIL ANLARIM?

Kaynak: 

Dyerberg J, Bang HO. A hypothesis on the development of acute myocardial infarction in Greenlanders. Scand J Clin Lab Invest Suppl. 1982; 161: 7-13.

Melik DUYAR

www.MrMemory.com
Başa dön tuşu